Kurumsal Bloglar Tüketicilerin Kuruma Olan Güvenini Arttırıyor

Documents on office table with pen and digital tablet as work space business concept

Kurumsal bloglar, kurumları şeffaflaştıran bir iletişim kanalı işlevi görüyor. Kurumun dışarıya dönük sıcak yüzü ve ilişkileri kurumsal ciddiyetten kurtarıp blog samimiyetine yükseltmesiyle de dijital çağın en verimli araçlarından biri olma yolunda hızla ilerliyor.

İnternet’in ilk yıllarında, web sitesi kurumlar için çok da zorunlu bir ihtiyaç değildi, o zamanlar iletişim ve reklam ihtiyacını kartvizitler görüyordu. Kartvizitler yerini kaçınılmaz olarak web sitelerine bıraktı. Çünkü potansiyel müşteriler firma arayışlarını kartvizit defterlerinden Google’a taşımıştı. Google’da bulunmanın en kesin yolu da bir web sitesinden geçiyordu.

Değişimin her şeyi etkileme gibi bir huyu vardır, web siteleri de bundan etkilendi. 2000’li yıllarda sosyal medya servisleri bir bir duyulmaya başlandı. Kullanıma açılan her servis, web sitelerinin de pabucunu dama attı, yeni gözde artık Facebook ve Twitter sayfalarıydı. Buralarda yer almak, “internette var olmanın” en temel şartları haline geldi.

Şirketler için değişim süreci devam ediyordu, bu süreçte sosyal medya da tahtını içerik servislerine eksenli servislere bırakmak zorunda kaldı. Müşteri çağı diye adlandırılan bu dönemde araçlar pazarlama için değil artık iletişim ağırlıklı kullanılmalıydı. Tam da bu aşama hayatımıza kurumsal blog kavramı girdi.

Kurumsal Blog Nedir?

Kurumsal bloglar, kurumların markalı içeriklerden kurtulup sektörel bir otorite olmasının en garanti yoludur.

İletişimini basın bültenleri, pazarlama metinleri ve sosyal medya gönderileri ile yürüten şirketlerin sıklıkla kısır döngüye girdiklerine şahitlik ederiz. Hikayeler paylaşılıp anlatılacak konular tükendiğinde karşımızda ne söyleyeceğimizi merakla bekleyen bir kitle buluruz. Bu bekleyişi uzattığımız ölçüde de kitleyi periyodik olarak kaybetmeye başlarız. Bu durumla karşılaşmamak için iletişim karmanızda vites yükseltmeli ve kurumsal blogunuzu yayına almalısınız.

Kurumsal bloglar kurumları şeffaflaştıran bir iletişim kanalı işlevi görüyor. Kurumsal blog, kurumun dışarıya dönük sıcak yüzü olması ve ilişkileri kurumsal ciddiyetten kurtarıp blog samimiyetine yükseltmesiyle de dijital çağın en verimli araçlarından biri olma yolunda hızla ilerliyor.

İstatistiksiz Olmaz

  • Tüketicilerin %60’ı kurum hakkında bir içerik okuduktan sonra olumlu görüş belirtiyor.
  • ABD’deki tüketicilerin %81’i bloglardaki verilere güveniyor.
  • Tüketicilerin %71’i, blogların satın alma kararlarını etkilediğini belirtiyor.
  • Fortune 500 şirketlerinin %30’u kurumsal blog içeriği geliştiriyor.
  • B2B şirketlerinin %62’si ürünlerini pazarlamak için blog kullanıyor.
  • B2B pazarlamacılarının %80’i pazarlama karmalarına blogları ekliyor.
  • Blog paylaşımları sektörel anlamda olumlu algı yaratırken 700 gün boyunca bloga trafik çekmeye devam ediyor.
  • Kurumların %81’i bloglarının kritik düzeyde önemli ve faydalı olduğunu düşünüyor.
  • Pazarlamacıların %37’si içerik pazarlamanın en önemli örneğinin bloglar olduğunu belirtiyor.
  • Kurumsal blogu olan küçük işletmeler, olmayanlara oranla %126 daha fazla sektörel lider olarak görülüyor.

İstatistikler Bize Ne Söylüyor?

Öncelikle oranları ve bu araştırmaları hangi firmaların yaptığını bir kenara bıraktığımızda bile yaşadığımız tecrübeler bize gösteriyor ki;

  • Kurumsal blogu olan firmaların ana web sitelerine, kurumsal blogu olmayan firmalara oranla daha fazla ziyaretçi geliyor.
  • Kurumsal blog içeriği geliştiren firmalar tüketiciler tarafından daha güvenilir bulunuyor.
  • Kurumsal blogu olan firmaların hem ziyaretçi hem de müşterileri firmaya daha sadık.

Duruma sayıların penceresinden baktığımızda ise; onlarca araştırma kuruluşunun yüzlerce istatistiğine göz attığınızda ortaya çıkan sonuç aynı oluyor: İçerik kraldır. Çok klişe bir söz belki ama bu kadar klişeleşebilmesini de doğruluk payının yüksek olmasına bağlıyorum.

Pazarlamaya kıyıdan köşeden dokunan herkes mutlaka içeriğin önemine dair bir şeyler okumuştur. Ben de sektördeki herkes gibi birçoğuna rastladım, fakat takılıp kaldığım sadece bir tanesiydi:

Joe Pulizzi, “Reklamcılık bir lükstür” diyor, “oysa içerik hayatta kalmaktır.” Doğru yapıldığında yarattığınız içerik şirketinizi sadece bir şeylerin satıcısı olarak değil güvenilir bir bilgi kaynağı olarak konumlandıracaktır.

Joe Pulizzi, kendi tanımıyla; içerik pazarlaması hakkında dünyaca kabul gören bir içerik vaizi. Eyalet eyalet gezerek içerik pazarlamanın önemini ajanslara, firmalara ve yöneticilere, yazdığı kitaplarla da tüm dünyaya anlatmaya çalışıyor. Bunca tecrübe böylesi muhteşem bir tespit ile taçlanmış.

İşin özü tamamen bu cümlede saklı, zira bloglar da şirketlerin içerik üretebileceği serbest alanlardır ve içerik üreten şirketler tüketicilerin algılarında her zaman için satıcı olarak değil, “bir bilen” olarak konumlanmaktadır. Güvenini kazandığınız tüketici ile kurumsal blog üzerinden iletişiminizi devam ettirdiğinizde tüketicinin,  bir marka elçisine dönüştüğüne şahitlik edebilirsiniz. (Tecrübe ile sabittir.) Marka elçileri de size asla haberdar olamayacağınız tehditler veya fırsatlar konusunda eşsiz bilgiler sağlayacaktır.

Ülkemizde hizmet veren markalar güvenilir bir marka olma yolunda kurumsal blogun sağladığı eşsiz fırsatları değerlendirmede umarım daha fazla geç kalmazlar.

M.Rıdvan ÖZDEMİR

0 Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer İçerikler
Devamını Oku

Etkili 10 Sosyal Medya Aracı

Çalışmalarınızı, kampanyalarınızı, markanızı veya kendinizi sosyal medyada duyurmak için çeşitli çalışmalar yapmanız gerekmektedir. Bu yazıda, bu çalışmalar için…